The Wall Nedir? Ne Anlatır?
Roger Waters’ın 2013 Ağustos ayınıda ülkemizde de sergilenen büyük The Wall albümü ve şovu hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler için bazı temel bilgileri topladım. Yazı albüm hakkında daha önce detaylı düşünmeyenleri veya pek bilgisi olmayan genç dinleyicileri hedeflemektedir.
The Wall Nedir?
Pink Floyd’un 1979 sonunda çıkardığı The Wall albümü konusu ve içerdiği fikirler açısından dünyanın en büyük rock konsept albümlerindendir. Müziğinin yanı sıra sözleriyle de çok ciddi ve anlamlı bir hikayeyi anlatır. Her ne kadar Pink Floyd albümleri arasında yer alsa da yapımın büyük çoğunluğu bas ve solist olarak grupta yer alan Roger Waters tarafından yazılmış ve bestelenmiştir.
The Wall Ne Anlatır?
The Wall albümünün en genel olarak konusu bireyin yaşam koşullarının ve korkularının neticesinde kendisine, çevresine ve dünyaya yabancılaşmasını anlatır ve bunun en büyük nedenine vurgu yapar: İletişimsizlik. Dış dünya ile iletişimsizlik, izole yaşam ve yabancılaşma bireyde dış dünyaya karşı korku duyma ve ondan korunma ihtiyacını doğurur. Karşısındaki birey veya toplumla iletişim kurmayan insan ondan korkar. Albümdeki temel öğreti budur. Tuğla metaforu yaşanan sorunların temelinde insanı çevresinden kopuşu, yalnızlığa sürüklenişi ve neticede koza benzeri bir duvar örüşü olarak tasvir edilir.
Bunun yanında albümden çıkarılabilecek pek çok sonuçtan biri de hayatta kendinize yaptıklarınızın neticede başkalarını da etkileyeceğine vurgu yapar. Tabi ki şarkılarda ve albümün bütününde insan hayatının evrelerinde karşılaştığı eğitim sistemleri, kadın erkek diyaloğu, radikalizim, yalnızlık, savaş ve çevresel etkenler gibi insan hayatı ve psikolojisiyle doğrudan veya dolaylı ilgisi bulunan pek çok etken hakkında da ciddi eleştiriler ve vurgular da yer alıyor. Bir albüm olmasının ötesinde müzikal bir manifestodur. Waters albümün en son duyulan ”we came in – geldiğimiz yer” sözlerini, en başındaki ”Isnt this where – burası değil miydi?” sözleriyle birleştirince aslında tüm olayın bir döngü, bir tekrar içerdiğini veya içereceğini söylemeye çalışıyor.
Yazıldığı yıllarda Roger Waters kendi kişisel yaşantısından hareketle bir kısmını Syd Barrett, bir kısmını ise rock’n’roll dünyasındakilerin yaşamlarından esinlenerek oluşturduysa da 2010 yılında başlayan The Wall showlarına kişisel insan korkuları konusunu ülkeler ve devletler arası korkular ve iletişimsizlikler konusuna dönüştürmüş, savaş karşıtı bir söylem haline getirmiştir. Bir söyleşisinde Waters kahramanın %70 kendisi, %25 Syd Barrett, %5 de Who’nun erken yaşta ölen davulcusu Keith Moon ve diğerlerinin yaşadıklarından etkiler taşıdığını söyler.
Albümün anti kahramanını filmde Bob Geldof konserlerde ise Roger Waters canlandırır.
The Wall Live
İlk olarak Pink Floyd tarafından bütünüyle 1980-81 yılları arasında 17 defa sahnelendi. Daha sonra 21 Temmuz 1990 tarihinde Berlin Duvarı’nın yıkılışı sebebiyle bir kez daha ve çok daha büyük ölçülerde Berlin’de Roger Waters ve pek çok sanatçının katılımıyla yeniden sergilendi. Bu güne kadar yapılmış en etkileyici ve karmaşık rock konseri olarak değerlendirilmektedir. 2010 yılında Waters tarafından yeniden sahnelenmesi 60 milyon dolar’a (yaklaşık 110 milyon TL) mal olmuştur. Amerika’daki ilk ayağının 56 konserdeki toplam gelirleri 89.5 milyon dolardan (160 milyon TL) fazladır. 2010 yılının Amerikadaki ikinci büyük, dünyadaki 6. büyük kazancı olmuştur.
Turne 15 Eylül 2010 da Toronto’da başlamış daha sonra Kuzey Amerika’ya uzanıp 21 Aralık 2010’da Mexico City’de bitmişti. Daha sonra Avrupa’ya taşınan turne 21 Mart 2011 12 Temmuz 2011 tarihleri arasında sahnelendi. 2012 başlarında Avustralya’ya, ilkbaharda da Güney Amerika’da sergilendi. 2012 yazında tekrar Amerika’ya döndüğünde ise başladığından çok daha büyük ölçülere yükseltilmişti. Şov 2013 yılında son kez Avrupada sergilendi. Konserlerden yapılan çekimler 2014 yılında DVD/BluRay formatında yayınlandı.
“Another Brick In The Wall Part 2” de Gerçekten Okullara, Hocalara Karşı Yazılmış Bir Şarkı mıdır?
Hayır! Şarkı belli eğitim sistemlerinde ve özelde yönetici ve öğretmenlerin, öğrencilerin yeteneklerini, kapasitelerini, yaratıcıklarını ve kişiliklerini hiç dikkate almayarak onları isimsiz, sessiz sıradan insanlar yapmalarına karşı yazılmış bir şarkıdır.
The Wall filminin bu sahnesinde olduğu gibi şiir yazan öğrenciyi sınıfta aşağılayan öğretmen benzetmesi buna örnektir.
Albümdeki Resim ve İmajlar Ne Anlam Taşıyor?
Albümde ve filmde yer alan pek çok imaj bulunuyor ve pek çok kişi de tüm hikayeyi öğrenmenin yanında bunların anlamlarını merak ederler.
Çekiçler: İnsan topluluklarını şekillendiren otoriter, despot, yapıcı ancak öte yandan ironik olarak yıkıcı güçlerin temsilidir. Bu açıdan gücü temsil eder. Yönetimlerin de, duvarı yıkma için başkaldıranların da kullandığı bir araçtır güç yani çekiç.
Tuğlalar: Bireyin yaşamda karşılaştığı tüm sorunlar, engeller, kurallar, acılar bir tuğlaya benzetilir sonuçta hepsinin birleşimiyle bir duvar örülecektir.
Beyaz/Kırmızı Çekiç Arması: Her ne kadar bunu Zonguldakspor kendi armalarından çalınma olarak nitelendirse de bu aslında beyaz masumiyet simgesiyle kırmızı kan karışımından oluşan pembe (Pink) rengi özelinde diktatoryal eğilimleri simgeler.
Göz ve Ağzı Olmayan Yüzler: Ülkelerin eğitim sistemlerinde kişilik ve karakterleri özelliklerini yitirerek tek bir tornadan çıkmış gibi ses çıkarmayan ve görmeyen sessiz çoğunlukları ifade eden topluluklar, gençler, öğrenciler simgeleniyor.
Solucanlar: Sistem tarafından üretilmiş, kulağı, gözü ve ağzı olmayan, yaratıcı yetenekleri ve şahsiyetleri eğitim sistemi ve despot yönetimler tarafından yok edilmiş insanları sembolize eder. Sistemin, insanın veya beynin çöküşü kendini yiyişi, çürümesinin de sembolüdürler. Okullarda despot hocalar tarafından aşağılanarak kişiliklerini yitiren öğrenciler sisteme itiraz edemeyen soluncanlar haline dönüştürülürler. Hikayede (ve tabi çoğu zaman gerçekte) insanın yanlızlaşması onu fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duygusal açıdan beyin ölümüne sürükleme benzetmesine yol açıyor. Hey You ve Waiting For The Worms parçalarında görüntüye gelir.
Çiçeklerin Savaşı: Kahramanın ve insanların hayatlarında yaşadığı cinsler arası mücadeleler, ilişkiler simgelenerek savaşan iki biri erkek biri dişi iki çiçekle simglenir.
Akrep :Akrep’e benzetilen hikaye kahramanının onu aldatan anlayışsız karısıdır. Konserde bunu One of My Turns de yeşil bir kukla olarak duvarın üstünden sarkıtılır.
Anne: Albümde yalnızlaşmanın etkenlerinden biri olarak çocuğunu dış dünyadan aşırı bir şekilde korumaya çalışan anne figürü duvardaki bir başka tuğla olarak tasvir edilir. Diğer kuklalardan farklı olarak Mother parçasında şişme balon olarak duvarın önünde değil arkasında belirir.
Öğretmen: Açıkça kalıplaşmış tek tip insan yaratmayı hedefleyen öğretmen yapısına eleştiri olarak simgelenen büyük balon kuklayı Another Brick In The Wall’da izleriz. Sınıfta öğrencileri küçük düşüren, onlara kendi yeteneklerini geliştirme fırsatı vermeyip tek bir tornadan çıkmış görüntüsü kazandırmaya çalışan öğretmenler kastedilir.
Yargıç: Albümün en son bölümü Trial’de kahramanın iç hesaplaşmasının karar mekanizmasını temsil eden yargıç dev bir kıç görünümünde Gerald Scarfe’ın çizgi filmiyle sahnelenir.
Savcı:Trial başlangıcında Roger Waters’ın tiz sesiyle savcının Pink için geçmişinde yaşadığı ve yalnızlaşmasına neden olaylar hicvedilerek suçlamaları sıralar.
Domuz: 1977 yılında çıkan Animals albümünden sonra kapakta fabrika üstünde uçan domuz Pink Floyd’un simglerinden biri haline geldi. Albümün temasındaki kapitalist sömürgecileri simgeler. The Wall konserlerinde seyircilerin üzerinde büyük bir şişme balon olarak uçurulur.
Gösterinin çeşitli bölümlerinde duvardaki her bir tuğlaya yansıtılacak fotoğraflar, turne başlamadan önce Roger Waters’ın sitesine savaşlar ve çatışmalar sırasında yakınlarını kaybedenler tarafından gönderilen gerçek kişilerdir. Türkiye’den de Atatürk, Uğur Mumcu ve Adnan Menderes ve Hırant Dink yer almaktadır. (Adnan Menderes muhtemelen bir kaç gösteri sonra kaldırıldı)
Roger Waters’ın hazırladığı The Wall konserlerinin orijinallerinden bir farkı da Comfortably Numb solosunun bitiminde yükselmeye başlayan sütünlar önünde söylenen bölümdür. Bu sütunlar Nazilerin büyük ve gösterişli Nürnberg gösterilerini (Nuremberg Rally) yaptıkları meydandaki sütunların bir benzeridir.
The Wall filmindeki sahnelerin gerçek hayattaki karşılıkları
The Wall’da Comfortably Numb parçasının sonundaki değişim sürecinden geçerek saldırgan bir radikale dönüşen anti kahraman Pink, gerçek hayatta 1932-40 yılları arasında İngiltere’deki nazi taraftarı İngiliz Faşistler Birliği – British Union of Fascists (BUF) ve lideri Oswald Mosley’in kendisinden ve gösterilerinden örneklenmiştir. Aşağıda da görüleceği üzere hem albümde hem filmde büyük kitlelerin gözleri önünde gerçekleşen olaylar Pink’in dönüştüğü yeni kimliği simgeler. Gerek büyük salon toplantıları gerekse kişisel görünümü tavırları, büyük oranda yaşanan bu olaylardan alınmıştır.
- Gerçek hayatta İngiliz Faşistler Birliği toplantısı
- The Wall filmindeki toplantı görüntüsü
- İngiliz Faşistler Birliği Başkanı Oswald Mosley
- The Wall filminden Bob Geldof
Pink Floyd Irkçı/Neo Nazi Grubu mudur?
Kesinlikle hayır. Aksine albümde anlatılmak istenen yalnızlaşma, kendini soyutlamanın insanı giderek içe kapalı dışarıya düşman bir nevi faşist yapıya dönüşeceğini anlatarak büyük bir eleştiri getirmektedir. Korkuyla ve yalnızlıkla örülü duvarların insanları ve ülkeleri daha çok savaşlara sürükleyeceğini ön gürür.
Albüm Pink Floyd’un Neden Roger Waters Bu Kadar Önde?
Genel olarak zaten 1973 yılından itibaren grupta lider olarak ön plana çıkmaya başlamıştı ancak özellikle The Wall albümü büyük oranda Roger Waters’a aittir. Hikayesi, fikri ve bestelerin de büyük çoğunluğu Waters tarafından yapılmıştır. Sadece Young Lust, Comfortably Numb, Run Like Hell’i David Gilmour, The Trial’i ise Bob Ezrin ile birlikte besteledi.
Kimler Çalıyor?
Ekipte yer alan gitarist Snowy White, 1970li yıllar boyunca Pink Floyd ile birlikte turnelerde yer alan eski bir gitarist. 1980-81’deki orjinal konserlerde de sahnedeydi. Diğer gitarist Dave Kilminster ise Pink Floyd’un efsane gitarist’i David Gilmour’a çalış tekniği olarak en yakın gitarist sayılabilir. 2000li yılların ortasından itibaren Roger Waters ekibinde yer almış 2006’daki konserde Türkiye’ye de gelmişti. Davulda yer alan Graham Broad 1987 yılındaki Waters albümü Radio KAOS’dan bu yana sanatçıyla çalışmakta.
Albümün detaylı analizi için tıklayın!
18 Kasım 2012 tarihinde Merak Edilenler, Pink Floyd Klasörü, Yeni Başlayanlar İçin içinde yayınlandı ve anlam, anlamı, öğrenci, öğretmen, eğitim, faşist, Faşizm, hikayesi, hoca, konu, konusu, ne anlatır, nedir, neonazi, sistem, Wall olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin. The Wall Nedir? Ne Anlatır? için yorumlar kapalı.