Kategori arşivi: The Wall Analizi
The Wall albümünün ve filmin hikayesinin, sahnelerinin detaylı incelemesi
Roger Waters İle The Wall Üstüne Söyleşi 1979
Çeviren Sözü: Bu söyleşiyi zamanında canlı dinleme şansım olmadı. Eğer olsaydı da çok merak etmeme rağmen o zamanki İngilizcemle hiç anlamazdım. Yıllar sonra internet sayesinde elime geçti. O yıllarda netteki diğer informasyon yağmuru arasında kaldı kaynadı. Bir kaç kere dinlediysem de arada çok Bu yazının geri kalanını okuyun
Bir Görsel Olay: ‘’Pink Floyd – Duvar’’
Yavuzer Çetinkaya
Sanat camiasında doktor lakabı ile anılan, 1992 yılında 44 yaşında Boğaziçi üniversitesinin havuzunda geçirdiği kalp kriziyle aramızdan ayrılan yurt dışında sinema doktorası almış önemli filmlerin oyuncusu, yönetmeni ve sinema adamıdır.
The Wall Film ve Albüm Analizi
The Wall Analysis sitesinden çevirmeye bir kaç sene önce başlayıp ancak bugün tamamlayabildim. Çok detaylı açıklamalar Bu yazının geri kalanını okuyun
When the Tigers Broke Free 1
Kara bir ’44 sabahında…
Acımasız bir şafak söküyordu.
Cephe komutanı, Bu yazının geri kalanını okuyun
In The Flesh?
Etin İçinde?
Demek öyle…
Gösteriye gitmek istedin (geldin)
Gerçeklerden kaçmanın ışıltısı ile…
…kargaşanın o sıcacık heyecanını hissetmek istedin. Bu yazının geri kalanını okuyun
The Thin Ice
The Thin Ice
Annen seni seviyor bebeğim…
ve baban da!
Ve deniz sana ılık görünebilir bebeğim.
Ve gökyüzü masmavi!
Ooh, ooh, ooh…
…bebeğim!
Ooh, ooh, ooh…
…masmavi bebeğim!
Ooh, ooh, ooh…
…ooh, ooh, bebeğim!
Modern yaşamın ince buzunda…
…paten yaparsan…
…peşinden sürüklersin…
…gözyaşından kirlenmiş,
milyonlarca gözün…
…sessiz sitemini, ardında!
Ayaklarının altında, o çatlak…
…bir anda oluştuğunda…
…sakın şaşırma!
Arkandan uğuldayarak gelen korkunla…
…buzu tırmalarken…
…aklını kaçırırsın,
derinliklerinden uyanıp çığlık çığlığa!
“The Thin Ice” bebek Pink`in ağlamasıyla başlar. Hernekadar “In The Flesh?” de Pink hikayesini bir yetişkin olarak anlatmaya başlatsa da, fiziksel olarak geri dönüşü ilk olarak bu parçada görürüz. Şarkı izleyiciye bugünkü yetişkin`i değil onun doğumuyla başlayan olaylara götürür. Ancak şarkı klasik bir geçmişe dönüş eski olayları hatırlayış değildir. Hayatın, annenin belki de ikisinin de ona söylediği bir ninnidir. Hernekadar basit bir melodiyle başlamış da olsa, sözler ve müzik Floyd`un pek çok parçasında olduğu gibi değişerek daha şizofrenik bir hal alır.
“In The Flesh?” parçasındaki patlamalar, yükselen sesler ile savaşı canlandırsa da, “The Thin Ice” dinleyiciler birden piyano ve synthesizer`in yumuşak ve yatıştırıcı notalarıyla sakinleştirilir. Gilmour`un yumuşak, nerdeyse femine vokaliyle parçanın ilk bölümünde sakin ve huzurludur. İster Pink`in annesi isterse yaşam tarafından söylenmiş olsun, Gilmour`un söyleyişi bize Pink`in annesi ve babası tarafından sevildiği hissi verir ve özellikle “In The Flesh?” karamsarlığından sonra onun hakkında bir umut uyandırır. Bu huzur dolu duygular albümün ilk kısmındaki renk ve
sembol olan blue – mavi ile tanımlanır. Psikoanaliz yapılırsa şayet, mavi saflığın, masumiyetin ve hayatın sembolüdür. Rüya ve edebiyatta ise bu renk okyanus ve gök yüzünü ile ilişkili olarak hayatın ve yaradılışın sembolüdür. Evrimcilerin hayatın okyanusdan geldiğini söylemesi psikoanalizcilere okyanus ve suyu hayatın kaynağı analığın sembolü olarak görmelerine neden olmuştur. Mavi gökyüzü, bu yüzden dünyadaki yaşamın sürekliliğini sağlayan su döngüsü=yaradılış=hayat ilişkisini sağlayan yağmur kadar doğurgan, üretkendir. Bu mavilik çoğunlukla suyun rengini, rengin kendisi de sık sık suya ilişkin sembolleri çağrıştırır.
Şarkıya dönecek olursak, genç Pink`e yapılan “Baby Blue – Mavi Bebek” çağrışımı ona annesi veya hayat tarafından verilen doğuşu ve masumiyetini destekliyor. Burada müzik ve sözlerin doğum ve masumiyetle direkt bir ilişkisi görülse de parçanın ilk bölümünde bir düzensizlik vardır: ilk bölümdeki bu ilk dalga sadece parçanın ikinci bölümünde değil Pink`in tüm yaşamında etki edecek büyük dalgaların habercisidir. Hernekadar “may – olabilir”, “but – fakat” gibi kelimeler (“and the sea may look warm to you, babe”…”But oooh babe”) sakin söylense de şarkının ilk bölümünde yaratılmış huzuru
irkilterek bozan şüphelerin ipuçlarını vermeye başlar. Dil bilimince konuşacak olursak, dinleyici “the sky may look blue – gökyüzü mavi görünebilir” sözünü duyduğunda peşinden gelecek bir “fakat…” beklentisi içine girer. Bu cümlenin başındaki inancımızı yıkan ters bir bildirmedir.(mavi görünebilir ama siyah gibi..)
Waters parçanın ikinci yarısını hayat yorgunu birinin alaycılığıyla seslendirir. Bu mazoşist ses yaşamın Pink`i hedef alan sözleridir. İlk bölümde masumiyeti ve yaradılışı sembolize eden su bu bölümde anlamını tamamen değiştirir ve bu kez hayatın yıkımın her çeşidini çağrıştırır. Bitkilere can veren su, sel ile onların yok oluşuna da sebep olur. İnsana hayat veren su onu boğabilir. Hayat veren anaç su form değiştirerek canlıyı dondurur veya yok eder. İşte Pink bu çeşit bir yaşamın içine girer. Sıcak ve saf bir okyanus olacağını düşündüğü hayattan soğuk ve steril bir ortama ilerlemektedir. Sevgi dolu anne ve kucaklayan hayat, donmuş ve boyun eğmez hale gelmiştir. “Deniz sıcak görünebilir” fakat gerçekte o ince buz tabakasının altında soğuk ve donuk bir ortama bulunur.
Psikoanalitik teoriye göre, su kendi fikirlerini de sembolize eder. Genellikle su kişinin zihnindeki derin, dipsiz su görüntüler ile kişinin en içsel, fark edilmeyen bilinç altı gerçekleri ile ilintilidir. Bu bağlamda bir kişinin zihni bir aysberge benzetilebilir: kişiliğinin sekizde biri ancak suyun dışında geri kalan yedisiyse şahsiyetinin batık tabanıdır. Buna göre Pink`in ruhunun ince buzun (thin ice) üstünde kalan kısmı bize onun ne kadar sert ve duygusuz bir kişi olduğunu veya olabileceğini gösteriyor ve belki de haber veriyor. Fakat işte aynı zamanda, bu ince buz tabakası onun aynı zamanda bilinçaltının keşfedilmemiş derinliklerine kaymasını ve şimdilik bastırılmış, yaşanamamış duyguların sonucu çöküp, delirmesini de önlüyor.
Yaşamı üzerinde görünen çatlak ve tuzakların nedeni sadece buzun üstündeki ağırlığından değildi. “Silent reproach of a million tear-stained eyes – milyonlarca gözyaşıyla ıslanmış gözlerin sessiz sitemi” doğuştan otomatik olarak oluşmuştur. Yaşam haksızlıklarla, hor görmelerle, imrenmelerle ve daha pek çok şeyle suçlanabilir. Beklentilerimizdeki fazlalık ne kadar haklı yada haksız olursa olsun, kaldırabileceğimizden çok daha fazla ağırlık bizi çökertir. Her beklenti başka bir yük bindirir üzerimize ve buzu çok daha kırılgan bizi de kırılma noktamıza karşı çok daha tehlikeye sokar. Her geçen dakika, Pink`de olduğu gibi aşağıda çağlayan sulara daha yaklaştırır. Fakat Pink`in yaşantısıyla çoğunluğun farkı, filmin başında da olduğu gibi, onunki yıllarca topladığı tuğlalar sayesinde artık çatlamış ve bilinçaltının sularına karışmıştır. Buna bağlı olarak bilinci, depresyon ve delirmeye yol açıp kontrolden çıkıp, şarkının başındaki Pink`in çocukluğunun masumluk göstergesi olarak söylenen “mavi” tanımı daha sonraki hayatında dönüşüm geçirir. Çocukça söylenen “blue – mavi” artık melankolik bir varlığın tanımıdır.
İki bölümlü şarkının çelişkili anne ile bağıran şizofrenik sesli tonları, görüntüdeki savaş ve kundaktaki Pink ile görüntülenir. Animasyonları hazırlayan Gerald Scarfe`ın DVD`deki yorumlarında, çatışma sonrası görüntülerin bütünüyle 2. Dünya savaşının korkusuz savaş fotoğrafçısı ve Normandiyadaki D-Day resimleriyle tanınan Robert Capa`nın çalışmalarından etkilenerek hazırlandığını söylüyor.
Capanın fotoğraflarını temel alan Alan Parker, bir yandan savaşın etkisini yaşayan insana odaklanırken diğer yandan tüm vahşiliğini gözler önüne seriyor. Bunun bir örneği başındaki yumuşak piyano akorlarıyla gösterilen çatışma sonrası kan havuzu içindeki askerlerin görüntüleri arasındaki gidip gelen paradoks. Savaş sahneleriyle sonraki birbiriyle zıtgörüntüler parçanın ilk yarısındaki sakin fakat acılı sözleriyle de kendini belli eder. Sahne otel odasında depresyon halindeki Pink`e geçer. Aynı parçanın sonunda savaştan dönen acımasız bir sis içinde kaybolan askerler gibi kişiliği silinmiş bir halde TV izlemektedir.
İki sahne arasındaki geçiş, Pink`in hayatında yaşadığı savaş ve yıkıma dair paralelliğe işaret eder. Bir kişinin hayatının savaşın ağırlığıyla kıyaslamak saygısızlık gibi görünse de savaşın nedeni kişisel nedenler değil miydi?(Hitler`in kişisel tutkuları vs.) Bu yüzden savaşın vahşeti ilk çağlardan beri gelen kişisel hayatlardan farklı değildi. Bu yüzden bu olağan gerçek, Pink`in otel odasında, TV de birbirlerine saldıran Tom & Jerry çizgi filmi ile yansıtılır.
Buna bağlı olarak otel odasından veranda da Pink`in havuzun yüzeyinde duruşunu görürüz. Bu bize başta anlatılan “mavi” ve “su” sembollerini hatırlatır. Gilmour`un muhteşem solosuyla su mavi`den kırmızıya dönüşür ve Pink suyu yumruklar, kafasında savaş ve babası vardır. Mavi ve kırmızı renk şarkıya ait bir çok şeyi çağrıştırır. Kırmızı genellikle çok genel duyguların sembolüdür; tutku, kızgınlık, hayal kırıklığı, şehvet, güvensizlik. Ancak bunların neden Pink`in zihninde oluşunun nedenlerini anlamak zor değildir. “The Thin Ice” parçasınında görülen havuz sahnesi Pink`i deliliğe götürecek olan derindeki duyguların sadece küçük bir patlamasıdır.
Su hayatın ve yaratılışı temsil ettiği gibi, kırmızı renk de ona kanın can verdiği yaşama göndermedir. Dolayısıyla kırmızı sular (kan) rahim göndermesi ile birlikte Pink`in şiddetle ilgili bir çağrışımıdır. Kırmızı kan ayrıca onun içinde halden deliliğe doğru dönüşümünü temsil eder. Hem yaratıcı hem yok edicidir. Kan kaybı birinin ölümüne neden olduğu gibi bir çok kanla ilgili soruna da neden olur. Kafasında savaş ve babasıyla ilgili düşünceler olan Pink muhtemeldirki o kanda boğulma veya ölme düşüncelerine sevk etmiştir.

Kan havuzunda Pink
Dolayısıyla kırmızı havuz, dengesiz kişiliğinin doğuşunu eski halinin ölümünü düşündürür. Ancak bu oluşmakta olan duvarın tamamlanmasıyla gerçekleşebilecektir. Bir sonraki sahnede söylenecek “snopshot in the family album” Pink`in duvarındaki ilk tuğladır. Havuzdaki çarmıha gerili İsa duruşu ise bir çağrışım yapsa da, hikayede pek dini öğelere rastlanmaz.