Bir Klasikçinin Neo Prog Duvarına İşemesi

Bir Klasikçinin Neo Prog Duvarına İşemesi

Prog Marşları denen listenin madde madde incelemesi

Prog dergisinin 2017 Mart ayı sayısı için hazırladığı 100 Prog Marşı listesinde bilmediğim veya az bildiğim grup ve şarkıları seçerek ‘Madem bu listeye girdiler dinleyip incelemeli, kopuk olduğum yeni grupların arasından sıyrılabilecek işler var mı bakayım’ testi yaptım. Değerlendirirken karşılaştığım fikir değişikliklerini yazıya tam aktaramamış olabilirim, yani bunlar oldu. Yazının sonunda da bir anket koydum. İlgilenirseniz bir tıkla fikrinizi belirtirseniz sevinirim.

Uyarı 1: Seçilen parçalar prog’un en uzun formatlı konseptler içeren tarzında olduğundan yaptığım işi zamana yayarak bir kaç günde tamamladım. Bunu sakın evde denemeyin 🙂 Şaka eğer kendiniz denemek isterseniz naçizane uzunca bir zaman dilimine yaymanızı tavsiye ederim.
Ancak eğer hepsini arka arkaya dinlerseniz de bu sefer ilerici, yenilikçi diye yola çıkan bu tarzın, özellikle yeni grupların çoğunda nasıl sadece senkop ve tempo değişimleri dışında pek bir yenilik içermediklerini de gözlemleme şansı bulabiliyorsunuz. (Hele şu metalciler arasında çift kick triplelaması mı 32lemesi mi dicez ne dicez inanılmaz standart.)

Uyarı 2: Üstüne bir şey yazmadıklarım ya sıradan parçalardır ya da yerlerine çok itirazım olmayan eserlerdir. Yani iyi olabilirler. Tekrar edeyim. Atladığım numaralar Yes, King Crimson, Genesis, Pink Floyd Marillion – Script gibi çok bilinen klasiklere ait numaralar.

Uyarı 3: Türkiye’de insanlar kişisel fikirlerini ifade ederken bunu belirtmezlerse otomatikman saldırıya uğrar. Tabi bu yeterince koruyucu olmaz ama yine de belirtmekte yarar var düşüncelerim tamamen KİŞİSEL GÖRÜŞLERİMDİR.

İşte aldığım notlar:

  • Listede neden müziklerini orkestralarla zenginleştiren Renaissance, Alan Parsons Project, veya bir efsaneye imza atan Iron Butterfly, ya da IQ, Eloy, Morte Macabre, Arti e Mestieri, Area, Banco, UK, PFM, John Miles – Music gibi grupların çok bilinen marş şarkıları yer almazken Ayreon, Tesseract, Dream Theater, Haken, Twelfth Night gibi birbirinin aynı tarz müzikler yapan gruplar olabiliyor? İlla yeni grup aranıyorsa o zaman en azından Steve Rothery Band, mesela Ez3kiel – Volfoni’s revenge, Dave Kerzner’den Stranded bu listede olmalıydı. Hatta Dream Theater Octavarium gibi prog alemine selam duran özet bir parça yapmışken listede yer almaması komik.

  • Frank Zappa’nın durumu nedir? Inca Roads 100. Sırada olacak parça mı? Ayrıca sadece Zappa’dan bile listedekilere 10 basacak onlarca marş çıkar.

  • Ayreon’a inanılmaz ayrımcılık yapılmış, eğer hata değilse bütün albümün listeye koymuşlar. Ayrıca tüm albümü dinlemeye dayanamadım sildim. The Human Equation hep aynı yükselip alçalmalar. Oysa yıllar önce Into The Electric Castle’a bayılmıştım.

  • Üzgünüm ama Van Der Graaf ne yapsa benimle uzaktan yakından alakası olamıyor.

  • 1. Görüş Tesseract nedir kardeşim? Floydların, ELP’lerin, Yeslerin, Genesis’lerin olduğu listede. Gidin metal prog listesi yapıp ona koyun.

  • 2. Görüş Yine de Ayreon kadar sıkıcı değildi.

  • 3. Görüş Metal falan ama güzel. 🙂

  • Marillion – Gaza vasatlığıyla Script, Fugazi’lerin olduğu listede nasıl yer alabiliyor sorusu. İlla Hogarth konacaksa Brave olabilirdi. İyi ki Rothery güzel bir solo ile soslamış.

  • Listenin 68. Sırasında Hakan’ı dinleyince anlıyorum ki heavy metal/progcular için ayrı bir liste yapılmalı. Bu parçaların progluğu saçmalık. Bunlarda progluk falan yok, zira hiç birinde progresif adını hakkedecek yenilik yok. Tek yaptıkları sadece tempo değiştirip durmak. Klasiklerdeki renkler, inovasyon bunlarda yerlerde. Ama yine de dinlemeye devam. Belki yeni güzel bir şey çıkar. Gerçi yaşlanmış da olduğumdandır. Bunları gençken dinlesem mükemmel gelebilirlerdi 🙂 (Sonradan not: Ön yargı kötüdür)

  • It Bites iyiymiş. 80-90’da kaçırmışım. Zappa’yı saymazsak It Bites şu ana kadar dinlediğim en iyi iş.Bu listede olmaması gereken metalciler Ayreon, Tesseract, Dream Theater, Opeth (oysa bunların Damnation albümü progun dibiydi onu koymamışlar), Haken ve kötülüğünden Twelfth Night.

  • Frost* da iyiymiş. Ama çok özel değil.

  • The Flower Kings – Stardust We Are en azından bu listede olmayı hak ediyor.

  • Rush tarzım değil ama listede olmasına itirazım olmaz.

  • Off Opeth’in yine bir metali Ghosts of Perdition :((( Ne diyorlardı bu böğürmeye brutal mi? Oha parçaya bak nerelere geldi. Lan madem buraya getiricen başta niye böğürüyorsun? Yine de ne yaparsan yap toplanmaz bu parça.

  • Allahım daha dinlenecek Haken’ler var offf :((

  • Müzikte ön yargı bir işe yaramaz. Çünkü aslolan kulaktır. Hiç beklemediğin iş gelir seni vurur. İşte diğer parçasıyla nefret ettiğim Haken, Visions ile adeta Liquid Tension gibi girdi. Vallahi Zappa’yı saymazsak şu ana kadar dinlediğim en prog parça olduğu kesin.

  • FEAR? Her parçası ayrı efsane olan Marillion yıllarından her tarafı birbirine benzeyen Marillion’a bunlar ne arıyor listede acaba? Belki sözleri çok üstün herhalde.

  • Big Big Train çok iyi grup, parça da çok iyi. Yeni Fish’li Marillion bence bunlar. Tek eksikleri biraz daha özgün melodiler sanırım.

  • Listede en çok şarkısı bulunan grup olarak Marillion’un adı geçmesine rağmen Script ve Fugazi haricinde hepsi tek düze hepsi birbirine benzeyen hiç bir özelliği olmayan Hogarth parçası. İnsanların Camel sevgisini bile anlayabiliyorum ama şu Hogarth’lı Marillion ne ifade ediyor çözebilmiş değilim. Steve Rothery Band bile çok daha klas prog yapıyor. Bir müzisyen tempo ve akor istatistikleri çıkartsa aynı akorlarda aynı tempoda aynı melodilerde dolanan tek grup Hogarth efendinin grubu çıkar herhalde. Neverland ne sıkıcı bir şey yarabbi. Döndür döndür çal. Brave ile bittirselerdi başımın üstünde yerleri vardı. Hogarth’ın Prog dergisiyle bir bağlantısı olabilir. Çok yakında ona Life Time Achievement ödülü verirlerse hiç şaşırmam. Steven efendi bile yeni Marilyon’a, (biri de marilayn diyordu bir zamanlar) kat kat basar. Eleman prog’a bir şeyler katmak için kendi yetenekleri ölçüsünde deneysele yakın işler yapıyor. Allah aşkına biri şu Hogarth’lı Marilayn’ın ne yaptığını söylesin. Adlarını böyle yazarsam orijinalinden ayrılır herhalde. Ama işte bu kadar laf ettim ama yeni albüm çıkarttıkları anda da edinmek için uğraşıyorum o da ayrı bir husus.

  • Bu felaketten sonra BJH’nin Mocking Bird’ü girdi de tanrıdan sevgili kuluna bir yardım eli uzandı.

  • Crystallised – Haken yine iyi iş çıkardı. Metalciler Liquid’e benzedikleri zaman seviyorum. Peki Liquid ile Dream Theatre’i nasıl ayırabiliyorum? Ben de bilmiyorum 🙂

  • Porcupine’ın Steven’den ne farkı varsa Fear of Blank Planet onunkilerden daha güzel geldi.

  • Transatlantic – The Whirlwind sound olarak çok tatmin edici hatta kimi zaman Yes gibi tınlasa da müzikal açıdan sıradan. İyi müzisyenlik eyvallah, ama yaratıcılık sorunlu. Çal allah çal en az bir saat dinledim geride ne kaldı? En ufak şekilde tekrar dinleme duygusu uyandırmıyor, oysa hatırlarım ilk Animals dinleyişimi. Yahu bu hayvan sesi ne ki acaba diye merak edip koskoca Pink Floyd külliyatına girmiştim. Hiç bir merak uyandırmıyorsunuz kardeşim üzgünüm. Küçük prog ansiklopedisini açıp ne varsa uygulamışsınız ama o iş öyle olmuyor işte. Anca çağdaşınız Prog listesinde yer alırsınız. İtalya’da progu kanırtmış nice pastacıların tek eksiği İngiliz Amerikan pasaportu mu yani? Sadece A harfinden A Piedi Nudi, Abraxas, Agitation Free, Alphataurus, Alusa Falax, Amon Düül, Anekdoten, Ange, Anglagard, Apoteosi, Ash Ra Tempel’ın hiç mi bir marşı yokmuş yani?

    Tamam tamam Eloy yoktu değil mi sizin listede? Daha fazla konuşmayalım zaten.

Tesadüfen tam da şimdi klasik bağımlılığımı da test etme şansı buldum. Yes kalmış son haliyle Live Across America albümünü yayınladı. Albümü dinlerken fark ettim ki eğer klasik Yes kadroları olmasaydı Jon Davidson’un o dayanılmaz sesi, mevcut klavyeci Geoff Downes, ve Alan White da dahil (Billy hariç) bu kadroyla tanıdığımız Yes olmaları mümkün değildi. Artık 3. Sınıf bir cover band bile çok daha iyisini çıkarabiliyor. Bu da işin diğer bir yanı. Albümün Drama tarafını dinlemek tam bir drama oldu benim için. Topographic hallerini hiç çekemeyeceğim, listeye devam edelim.

  • Mesela Tool’u efsanelerle bir tutmam ama bu listede olmasına itirazım olmayacak gruplardandır.

  • Bir şeyi ne kadar çok istemezsen o kadar başına gelirmiş misali yine bir Marillion, Marbles’dan The Invisible Man. Yeterince söylediğim için artık buna pek bir şey demeyeceğim. İyiyse bile fark edemez haldeyim. Marillion’un bu parçasını sevenler gidip 86 sonrası Talk Talk’ları veya Halma’yı dinlesinler. Çok daha fazla tatmin olurlar eminim.

  • Camel’ci değilim ama şu ana kadar progcu diye dinlediklerimden sonra adamlar resmen vahada deve yani. Her şeyin yerli yerinde hiç gürültü yapmadan mellow tatlı tatlı prog sana işte. E zaten Snow Goose’u severim. Bir an 2. gece açılsa giderim belki bile dedim.

  • Bu Dream Theatre ne işe yarar acaba? Yüz milyon konsept albümden iki parça kaldı aklımda sadece Pull Me Under ve Octavarium. Aaa Home da klasiktir onu çok severim. XYZ mi ne vardı bunlarda bir de 🙂 Ama şu an google yapamicam.

Eleştiri yaptığım şeylerin müziklere olduğunu belirtmem lazım. Müzisyenliklere bir söz söylemem mümkün değil hepsi üst seviyede adamlar elbette. Ama netice olarak daha çok tarafsız olmayan dergide çalışan ergenlerin hazırladığı yeni grupların ağırlıkta olup klasiklere saçma bir baskı yaptığı (ve muhtemelen önümüzdeki yılların listelerinde yer almayacak) bir sürü yeni gereksiz eserin yer aldığı bir liste olduğu da açık.

Yeni prog işler yapacaklara da naçizane bir tavsiye yapayım buradan 🙂 allah rızası için (bu yazıda çok dini referans kullandım gerçi ama) eski gruplardaki orijinalliklerden örnek almalarını tavsiye edeceğim. Zavallı prog özgün müzik gibi saçma bir hal aldı. Kimse özgün bir iş yapmaz sadece bir formatı takip eder hale geldi. Yazık. Ben kendi mutlu mesut arşivime döneyim en iyisi, belli ki bu tür özgün müziğe dönmüş.

Prog Dergisinin Listesindeki Parça Sıraları

100 – Inca Roads – Frank Zappa & The Mothers Of Invention
99 – The Life Auction – Strawbs
98 – Nine Feet Underground – Caravan
92 – Twelfth Night – Creepshow berbat, saçma sapan bir şey.
91 – Steven Wilson – Drive Home
89 – Refugees – Van Der Graaf Generator
85 – Schism – Tool
82 – The Light – Spock’s Beard
81 – The Four Horsemen – Aphrodite’s Child
80 – The Human Equation – Ayreon
77 – A Plague of Lighthouse Keepers – Van Der Graaf Generator
76 – Ice – Camel
75 – Concealing Fate – Tesseract
72 – The Count of Tuscany – Dream Theater
70 – Deliverance – Opeth
69- The Advent of Panurge – Gentle Giant
68 – The Architect – Haken
67 – It Bites – Once Around The World
66 – Milliontown – Frost*
65 – Stardust We Are – The Flower Kings
62 – Natural Science – Rush
60 – Ghosts of Perdition – Opeth
59 – Visions – Haken
58 – Ancestral – Steven Wilson
57 – The Leave – Marillion
56 – Cassandra Gemini – Mars Volta
54 – Six Degrees of Inner Turbulence – Dream Theatre
51 – Arriving Somewhere But Not Here – Porcupine Tree
49 – The Baying of the Hounds – Opeth
48 – Ocean Cloud – Marillion
47 – Cockroach King – Haken
46 – Stranger In Your Soul – Transatlantic
45 – East Coast Racer – Big Big Train
44 – Routine – Steven Wilson
43 – Neverland – Marillion
40 – The Raven That Refused To Sing – Steven Wilson
38 – Mocking Bird – BJH
37 – Crystallised – Haken
34 – Metropolis Part 1 – Dream Theater
33 – La Villa Strangiato – Rush
32 – Anestherize – Porcupine Tree
31 – The Whirlwind – Transatlantic
27 – Lateralus – Tool
25 – The Invisible Man – Marillion
24 – Xanadu – Rush
23 – Lady Fantasy – Camel
21 – A Change of Seasons – Dream Theater
19 – Cygnus X – Rush
10 – 2112 – Rush

  1. cimihendriks

    Okan abi bazı noktalarda gerçekten içimde olan durumları aktarmışsın, ve gerçekten de neden prog camiasındaki çoğu kişinin bunlara dikkat çekmediğini an itibariyle sorgular oldum. Yazı için teşekkürler.

    Beğen

  2. Evet tabi ki kişisel beğenileriniz bu yazıya kaynak olmuştur. Ancak brutal vokal dediğimiz tekniği “böğürmek” olarak küçük görmek bir saygısızlıktır. müziğin bir teorisi, tekniği, amacı, biçimi vardır. bunların kapsamında yorumlamak elzemdir. yine kişisel yorumlarınız, ama rush gibi bir grubun kırk yıllık emeğini hor görmek de hoş değil, kanımca. benim yorumum da fanboy çatışması gibi algılanmamalı. ben genelde müziğe emek vermiş herkesi, her grubu saygıyla karşılayan bir yapıdayım, janr ne olursa olsun.

    Beğen

Yorum bırakın