Obscured By Clouds Türkçe Sözleri
Burning Bridges
(Wright, Gilmour)
Bridges burning gladly,
Köprüler memnuniyetle yanıyor
Merging with the shadows,
Gölgelere karışıyor
Flickering between the lines. Çizgiler arasında titriyor
Stolen moments floating softly on the air,
Çalınan anlar havada yumuşakça yüzüyor
Born on wings of fire and climbing higher.
Ateşin kanatlarında doğdu ve yükseğe tırmanıyor
Ancient bonds are breaking,
Eski zincilerler kırılıyor
Moving on and changing sides.
Devam ediyor ve tarafları değiştiriyor
Dreaming of a new day,
Yeni bir günü hayal ediyor
Cast aside the other way.
Diğer yolun yanına bırakıyor
Magic visions stirring,
Büyülü görüşler karışıyor
Kindled by and burning flames rise in her eyes.
Yandı ve yükselen alevlerde yanıyor gözleri
The door stands ajar,
Kapı yarı açık
The wall that once were high.
Duvar önce yüksekti
Beyond the gilded cage,
Yaldızlı kafesin ötesinde
Beyond the reach of ties.
Bağların ulaşımının ötesinde
The moment is at hand.
An ellerinde
She breaks the golden band.
Altın bantı kırıyor
The Gold It’s In The… – Altın Şurada…
(Gilmour & Waters)
Come on, my friends,
Hadi ama, dostlar
Let’s make for the hills.
Tepelere çıkalım
They say there’s gold but I’m looking for thrills.
Altın var diyorlar ama ben heyecan arıyorum
You can get your hands on whatever we find,
Ne bulduysak elini ondan çekebilirsin
Because I’m only coming along for the ride.
Çünkü ben sadece sürmek için geliyorum
Well, you go your way,
Sen yoluna git
I’ll go mine.
Ben benimkine
I don’t care if we get there on time.
Oraya zamanında gidersek umrumda değil
Everybody’s searching for something, they say,
Herkes bir şey arıyor, diyorlar
Yoldan çekileceğimOver mountains, across seas,
Dağların üzerinden, denizlerdenWho knows what will be waiting for me?
Beni bekleyen ne kim bilir?I could sail forever to strange sounding names.
Garip gelen isimlere doğru sonsuza dek açılabilirdim
Faces of people and places don’t change.
İnsanların yüzleri ve yerler değişmez
All I have to do is just close my eyes
Tek yapmam gereken gözleerimi kapamak
To see the seagulls wheeling on those far distant skies.
O uzak gökyüzlerinden gelen martıları görmek için
All I want to tell you,
Sana söylemek istediğim şey
All I want to say is count me in on the journey.
Söylemek istediğim şey beni geziye alman
Don’t expect me to stay.
Kalmamı bekleme
Wots … uh The Deal? – Anlaşma Ne?
Heaven sent the promised land
Tanrı söz verilen adayı yolladı
Looks allright from where I stand
Durduğum yerden iyi görünüyor
Cause I’m the man on the outside looking in
Çünkü ben dışardan içeri bakan adamım
Waiting on the first step
İlk basamakta bekleyen
Show me where the key is kept
Anahtarın nerde olduğunu göster bana
Point me down the right line because it’s time
Beni doğru yere göster çünkü zamanı geldi
To let me in from the cold
Soğuktan beni içeri almak için
Turn my lead into gold
Kurşunumu altına çevir
Cause there’s chill wind blowing in my soul
Çünkü ruhumda esen sakin bir rüzgar var
And I think I’m growing old
Ve sanırım yaşlanıyorum
Flash the readies wots…uh the deal
Okuyanları göster… uh, anlaşma ne
Got to make to the next meal
Bir sonraki yemeği yapmak lazım
Try to keep up with the turning of the wheel.
Tekerleğin dönüşüne ayak uydurmak
Mile after mile
Kilometrelerce
Taştan taşaTurn to speak but you’re alone
Konuşmana dön ama yalnızsınMillion mile from home you’re on your own
Milyon kilometreler uzak evden, kendi başınasın
To let me in from the cold
Soğuktan beni içeri almak için
Turn my lead into gold
Kurşunumu altına çevir
Cause there’s chill wind blowing in my soul
Çünkü ruhumda esen sakin bir rüzgar var
And I think I’m growing old
Ve sanırım yaşlanıyorum
Fire bright by candlelight
Ateşin parlaklığı mum ışığından
With her by my side
O da yanımda
And if she prefers we will never stir again
Ve bir daha hareket etmememizi tercih ediyor
Someone sent the promised land
Biri söz verilen adaya yolladı
And I grabbed it with both hands
Ve ben de onu iki elimle yakaladım
Now I’m the man on the inside looking out
Artık ben içerden dışarıya bakan adamım
Hear me shout ‘come on in, what’s the news and where you been?
Beni dinle ‘içeri gel, ne var ne yok ve nerelerdeydin?’0
Cause there’s no wind left in my soul
Çünkü ruhumda kalan rüzgar yok
And I’ve grown old
Ve yaşlandım
Childhood’s End
(Gilmour)
You shout in your sleep.
Uykunda bağırıyorsun
Perhaps the price is just too stepp.
Belki de bedel sadece basamak uzaklıkta
Is your conscience at rest if once put to the test?
Bilincin yerinde mi eğer bir kere teste alırsan?
You awake with a start to just the beating of your heart.
Kalbinin atışıyla bir başlangıçla uyanırsın
Just one man beneath the sky,
Gökyüzünün altında sadece bir adam
Just two ears, just two eyes.
Sadece iki kulak, iki göz
You set sail across the sea of longpast thoughts and memories.
Uzun zaman düşünceleriyle ve anılarıyla denize açılırsın
Childhood’s end,
Çocukluk bitti
Your fantasies merge with harsh realities.
Fantezilerin sert gerçeklerle kaynaştı
And then as the sail is hoist,
Ve sonra gemin yukarı kalkınca
You find your eyes are growing moist.
Gözlerinin nemlendiğini görürsün
All the fears never voiced say you have to make your final choice.
Bütün korkuların hiç seslenmedi, son seçimini yapman için
Who are you and who am I to say we know the reason why?
Sen kimsin ve nedenini bildiğimizi söylemem için ben kimim?
Some are born;
Birileri doğdu
Some men die beneath one infinite sky.
Bazıları sonsuz gökyüzünün altında öldüThere’ll be war, there’ll be peace.
Savaş olacak, barış olacak
But everything one day will cease.
Ama bir gün her şey anlaşmaya giricek
All the iron turned to rust;
Bütün demirler pas oldu
All the proud men turned to dust.
Bütün gururlu adamlar toza döndü
And so all things, time will mend.
Ve bütün her şeyi zaman iyileştirecek
So this song will end. ”
Bu şarkı da bitecek.
Free Four – Üç Dört
(Şarkının girişinde ölçü vermek için bir, iki, üç, dört diye sayışın son ikisini değiştirilip, three yerine free, four olarak söylenmiştir.)
The memories of a man in his old age
Yaşlılığında bir adamın anıları
Are the deeds of a man in his prime.
İlk zamanlarındaki başarıları gibidir
You suffle in gloom in the sickroom
Hasta odasında karanlıkta dolaşıyorsun
And talk to yourself till you die.
Ve ölene kadar kendinle konuşuyorsun
Life is a short, warm moment
Hayat kısa, sıcak an
And death is a long cold rest.
Ve ölüm uzun soğuk bir dinlenme
You get your chance to try
Deneme şansın gelir
In the twinkling of an eye:
Bir gözün kırpılmasıyla
Eighty years, with luck, or even less.
8 yıl, şansla, belki de daha az bile
So all aboard for the American tour,
O zaman Amerika turu için yola çık
And maybe you’ll make it to the top.
Ve belki de zirveye gidersin
And mind how you go.
Ve nasıl gittiğini umursarsın
Sana söyleyebilirim, çünkü biliyorumYou may find it hard to get off.
Bırakmak için zor bulabilirsinYou are the angel of death
Ölümün meleği sensinAnd I am the dead man’s son.
Ve ben de ölü adamın oğluyumAnd he died like a mole in a fox hole.
Ve o da köstebek gibi bir tilki deliğinde öldü
And everyone is still in the run.
Ve herkes hala işinde gücünde
And who is the master of fox hounds?
Ve tilki tazılarının efendisi kim?
And who says the hunt has begun?
Ve kim av başladı dedi?
And who calls the tune in the courtroom?
Ve adliye sarayında kim ezgi diyor?
And who beats the funeral drum?
Ve kim cenaze ritmini tutuyor?
The memories of a man in his old age
Yaşlılığında bir adamın anıları
Are the deeds of a man in his prime.
İlk zamanlarındaki başarıları gibidir
You suffle in gloom in the sickroom
Hasta odasında karanlıkta dolaşıyorsun
Ve ölene kadar kendinle konuşuyorsun
Stay – Kal
Stay and help me to end the day.
Kal ve günün sonuna kadar yardım et bana
And of you don’t mind,
Ve aldırmazsan
We’ll break a bottle of wine.
Şarap şişesini kırarız
Stick around and maybe we’ll put one down,
takıl burda ve belki de birini koyarız yerine
Because I wanna find what lies behind those eyes.
Çünkü o gözlerin ardında neler yatıyor bulmak istiyorum
Midnight blue burning gold.
Geceyarısı mavi altın yakıyor
A yellow moon is growing cold.
Sarı bir ay soğuk ediyor
I rise, looking through my morning eyes,
Yükseliyorum, sabah gözlerimden bakıyor bana
Surprised to find you by my side.
Seni yanımda bulmak şaşırttı beni
Rack my brain to try to remember your name
Adını hatırlamak için beynimi sallıyorum
To find the words to tell you goodbye.
Sana hoşçakal demek için kelimeleri bulmak için
Morning dues.
Sabah zamanı
Newborn day.
Yeni doğan gün
Midnight blue turn to gray.
Mavi gece yarısı griye dönüyor
Midnight blue burning gold.
Mavi geceyarısı altın yakıyor
A yellow moon is growing cold.
Sarı bir ay soğuk ediyor
“http://ceviri.alternatifim.com”dan alınmıştır.
25 Aralık 2010 tarihinde Albümlerin Türkçe Sözleri içinde yayınlandı ve album, çeviri, by clouds, childhood's, David Gilmour, end, obscured, söz, sözleri, Türkçe, Tercüme, şarkı olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin. Yorum yapın.